31.10.2008

Sardunya Çiceği

Sardunyalar göz alıcı kırmızı yada pembe çiçekleriyle bahçeleri ve balkonları süsleyen en çok yetiştirilen süs bitkilerindendir. Turnagagasıgiller familyasının pelargoium cinsinde yer alan bu bitkilerin bilimsel adı leylek anlamındaki Yunanca pelargos sözcüğünden gelir. Çünkü sivri uçlu ince meyveleri bir leyleğin gagasını andırı. Afrika’ nın güney kesiminde yabani olarak yetişen bu bitkiler alımlı çiçeklerinden dolayı dünyanın bir çok ılıman ve sıcak bölgesine yayılmış ve yüzlerce süs çeşidi geliştirilmiştir. Sardunyalar otsu yada odunsu yapılı olup son derece dayanıklı bitkilerdir. Yaprakları yuvarlak yada loplu ve kalındır. Uzunca bir sapın ucunda tek tek değil bir arda açan çiçekler çeşidine bağlı olarak irili ufaklı demetler oluşturur. Yalın katların yanı sıra katmerlileri, alacalıları yada fırfırlı yapraklıları da geliştirilmiştir. Bazı çeşitlerin yapraklarının sık tüylerle kaplı olmasına karşılık bir bölümü derimsi ve parlaktır. Sakız sardunyası denen bu parlak yapraklı çeşitler sarkıcı özelliği nedeniyle genellikle balkon çiçekliklerinde yetiştirilir.
Bol güneşli, iyi akaçlanmış, gevşek toprakları seven sardunyalar çoğunlukla gövdeden kesilen dal parçalarından yani çelikleme yöntemi ile çoğaltılır. Ayrıca tohumdan da üretilebilir.

Siklamen Çiceği

Göz alıcı renklere bürünmüş alımlı çiçekleriyle sevilen süs bitkilerinden olan siklamenlerin doğada 16 türü vardır. Çuha çiçekleriyle aynı familyada yer alan bu türlerin hepside çok yıllıktır. Siklamenler doğada kendiliğinden yetişen bir bölümü de evlerimizi süsleyen pembe, beyaz yada kırmızı çiçekli bitkilerdir. Orta ve Güney Avrupa ile yakın doğunun yerli bitkilerinden olan siklamenlerin bir bölümü yurdumuzda da çalı diplerinde, ormanlarda ve kaya gölgeliklerinde kendiliğinden yetişir. Doğada siklamenlerin çoğu ilkbaharın hemen başlarında yada sonbaharda çiçeklenir. Yaprakları, toprak altındaki yumrulardan çıkarak toprağın hemen yüzeyinde öbekler oluşturur. Damarlarının çevresi genellikle beyaz lekeli olan bu yürek biçimli ve derimsi yaprakların arasından taçyaprakları geriye kıvrılmış uzun saplı çiçekler uzanır. Çiçekler döllendikten ve meyve oluşumu başladıktan sonra sapları kıvrılıp bükülerek yere doğru eğilir ve toprağa ulaşır. Böylece toprakla karışan tohumlar çimlenerek yeni bitkiler oluşturur.
En çok gölgelik yerleri seven siklamenler tohumdan yada yumrulardan üretilir. Park ve bahçelerde yada saksı bitkisi olarak evlerde yetiştirilir.
Siklamen yumruları doğada bazı hayvanlar, özelliklede yaban domuzları için iyi bir yiyecek kaynağıdır. Nitekim, yumruları domuzlar tarafından topraktan kazılarak çıkarıldığı için bu bitkilere halk arasında ‘domur turpu’, ‘domuz ekmeği’ yada ‘domuz elması’ gibi adlarda verilmiştir.

Bonsai Çiceği

Bonsai çiçeği bonsay olarak da bilinir. Anlamı Japonca da ‘ bon’ saksı ‘ sai ’ ağaç kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Köklerinin kısaltılması, dal ve sürgünlerinin bağlanması ve biçimlendirilmesi sureti ile saksıda yetiştirilen bodur ağaç çeşididir. Bonsai çiçeği Japonya da ‘ saikei’ denilen yayla peyzajı sanatının doğmasına neden olmuştur.

30.10.2008

Gül Çiceği

Gül sarılgan, dik yada sürüngen saplı, genellikle tüylü yada dikenli bir ağaççıktır. Yapraklar almaşık dizilidir; bazı türlerinde kışın dökülmez. Çiçekleri dalların ucunda tek başına yada demetler halinde bulur ve beşli tiptedir. Meyve yapraklar kavanoz biçiminde etli bir çiçeklik oluşturur. Kuzey yarıkürenin ılıman ve yarı tropikal yörelerinde 100 kadar gül türü bulunmaktadır.
Türkiye’ de 25 kadar yabani gül türü vardır. Bunların en önemlisi kuşburnu denilen yaban gülüdür (Rose canina ). Bahçe çeşitleri bundan türeyip önceleri Avrupa ve Anadolu’ da kendi kendine yetişen türlerden ( Isparta gülü, Frenk gülü, misk gülü ) ve son 150 yıldır Uzakdoğu melezlerinden ( tırmanıcı melez güller, çay melezleri, çok çiçekli güller, polyanta ve pernetiana melezleri ) elde edilmiştir. Türkiye’ de süs bitkisi olarak başlıca şu gül türleri ve melezleri yetiştirilmektedir: Beyaz gül (R.alba), Isparta gülü yada yağ gülü (R.damascena), Frenk gülü (R.gallica), misk gülü (R.maschata), sadberk gülü (R.centifolia), R.banksiana, R.wichurajana, vb.
Bahçe gülleri görünüşlerine ve boylarına göre bodur güller, baston güller, çardak güller, ponpon çardak güller, polyanta güller gibi çeşitler ayrılır ve genellikle o çeşidi yaratan kişinin yada o çeşidin adandığı kişinin adıyla anılır.

Türkiye’de ekonomik anlamda gül yetiştiriciliği XIX. yy. sonlarına doğru başlamıştı.Bu dönemde, Bulgaristan göçmenlerinin getirdiği yağ gülleri fidanları ile Isparta’da gül bahçeleri kurulmuş, bölgenin toprak yapısı ve iklim koşullarını gül tarımına elverişli olması da gülcülüğün bölgede kısa sürede yayılmasını sağlamıştır. 1910’lu yıllarda, Bulgaristan’da gül üretiminde görülen gerileme Isparta’da üretilen gül yağı ve gül suyu ürünlerinin Avrupa pazarlarına girmesini kolaylaştırmıştır. Ancak, Balkan savaşı, Birinci Dünya savaşı ve Kurtuluş savaşı gibi art arda çıkan savaşlar nedeniyle dışsatım olanakları tümüyle ortadan kalkınca, Türkiye’de gül tarımı da önemli ölçüde gerilemiştir. Cumhuriyet döneminde, Isparta’da gül bahçeleri yeniden kurularak gül tarımı canlandırılmıştır. Türkiye’de gül bahçelerinin %90’ı Isparta’da, %10’a yakını Afyonkarahisar’da, çok küçük bir bölümü de Aydın’da bulunmaktadır.

Gül türlerinden birçoğunun çiçek ve meyvelerinin tedavi edici etkileri vardır. Okka gülünden (Rosa centifolia) anestezik etkisi nedeniyle kolir olarak kullanılan damıtık gül suyu hazırlanmasında yararlanılır. Kurutulmuş taç yaprakları, laksatif özelliklerinden dolay, kompoze saparna şurubunun bileşimine girer. Kırmızı gül yada kırmızı Frenk gülünün (R.gallica)taç yaprakları, içerdikleri tanen miktarı nedeniyle peklik verici ve toniktir. Isparta gülü (R.damascena) ile misk gülünün (R.moschata) taçyaprakları, petrol eterinin sıcakta etkisiyle elde edilen ve ‘konkret’ olarak da adlandırılan bir esans verilir. Bu esans gül serasının bileşimine girer. Yabani gülün (R.canina) meyvesi (kuşburnu) C vitamini bakımından zengin olup peklik verici ve askarislere karşı kurt düşürücü olarak kullanılır.


Begonya Çiçeği Resimleri

http://www.cicekstra.com/wp-content/uploads/begonya_cicegi_resimleri_1.gif

http://www.cicekstra.com/wp-content/uploads/begonya_cicegi_resimleri1.gif

Menekşe Çiceği

Kırlık yerlerde kendiliğinden biten ayrıca bahçelerde yetiştirilen otsu bir bitkidir. Gayet hoş kokan mor çiçekler açar. Bundan dolayı aynı zamanda ‘hercai (alaca) menekşe’ den ayırt etmek için mor menekşe ‘kır menekşesi’ denir. Yürek biçimi, şeker külahlı gibi kıvrık yaprakları vardır. Uzun bitkiler arasında yaşarsa sapı bitkinin güneş görebilmesi için uzun olur. Menekşenin sapından uzun dallar çıkar. Bu dallar toprağa sürünerek uzarlar. Toprağa dokunan boğum yerlerinden küçük kökler salıverirler. Böylece uzun zaman ana bitkiden ilgilerini kesmeyen yeni yeni bir çok bitkiler meydana gelmiş olur.
Hercai menekşe menekşegillerin başka bir çeşididir. Kız menekşesinden daha iridir. Taç yaprakları renk renktir. Bundan dolayı ‘alaca menekşe’ de denir. Kırlarda tarlalarda hercai menekşenin bir çok yabani çeşitleri yetişmektedir. Bahçelerde yetişen hercai çeşitleri bunlarda türetilmektedir.
Menekşegiller bitkiler aleminde ikiçeneklilerin bir familyasıdır. Bu familyada kır menekşesi ‘yabani menekşe’ hercai menekşe, tüylü menekşe gibi menekşe çeşitleri altın kökü gibi bitkiler bulunur.

Nilüfer Çiçeği

İki çenekli bitkilerin çok meyveyapraklılar grubu olan nilüfergiller ailesi su bitkisidir.
Bu ailede yaprak sapları uzun, kök sapları yatay durumlu olan su bitkileri bulunur. Yaprak ayası tam kenarlı yada taban kısmında yarılmıştır ve su üzerinde yüzer. Uçtaki tek olarak bulunan çiçekler de su üzerinde bulunur. Çiçek yapısında, dışta birkaç çanak yaprağı, en içtekileri biraz erkekorgan biçimine dönüşmüş çok sayıda taç yaprağı, esas erkekorganlar ve yumurtalıklar bulunur. Nilüfergiller bir çok cinsi kapsar. Nymphaea cinsinden nilüferler arasında, Batı Avrupa’ ya özgü tek tür olan beyaz nilüfer yada aksu gülü (Nymphaea alba) ile mavi nilüfer, Mısırlıların Mısır lotusu (bir nilüfer çeşidi) ve doğu Hintlilerin kırmızı nilüferi bulunur. Tüm Avrupa’ da çok rastlanan sarı nilüfer (Nuphar luteum) Nuphar cinsine aittir. Hindistan nelumbosu yada pembe lotus (Nelumbo nucifera) beyaz taçyaprakları ve anason kokusuyla en güzel çiçeklerden biridir. Bununla birlikte, boyu 30 sm’ ye ulaşan bu çiçek, ailenin en büyük bitkisi değildir. Gerçektende Victoria’ nın yapraklarının boyu 1 m’ yi aşar. Kalkık kenarları ve su üzerinde yüzebilmesi sayesinde, onlarca kilo ağırlığı batmadan kaldırabilir.
Simgesel bitkiler olan nilüferler aynı zamanda yaralı da olabilirler. Mavi nilüferin ve özellikle Mısır lotusunun kökleri nişasta bakımından zengindir ve besleyici özelliği nedeniyle Mısır’ da hala besin olarak tüketilmektedir. Yenebilen tohumları da bir çeşit darı gibi kullanılmaktadır. Kökleri nişasta bakımından zengin olamayan beyaz nilüfer ancak önemli kıtlık durumlarında işe yara. Uzun süre sinirleri yatıştırıcı olarak kullanılmış, daha sonralarıysa bir uyarıcı olarak değerlendirilmiştir. Günümüzdeyse hiçbir özel etkisi olmadığı ortaya çıkmıştır.

Taflan Çiceği

Taflan gülgiller familyasından, kışın yapraklarını dökmeyen küçük bir ağaççıktır. Kuzey İran’ da, Karadeniz’ in doğu kıyılarında ve Balkanlar’ da kendiliğinden yetişen bu bitki iri, parlak koyu yeşil yapraklarından ötürü park ve bahçelere süs ve gölge ağacı olarak dikilir. Bazı yörelerde meyveleri taze yemiş olarak tüketilir. Orman içi gölgelik yerlere, duvar kenarlarına ve nemli toprakları seven taflan 6 m ye kadar boylanabilir. Baharla birlikte açan beyaz çiçekleri dik salkımlar oluşturur. Ortadaki kalınca sapın çevresine dizili olarak gelişen olgunlaştıkça siyaha yakın bir renk alır. Taze taflan yaprakları suya damıtılarak yatıştırıcı, öksürük kesici ve solunumu uyarıcı olarak kullanılan bir sıvı hazırlanır.

Ortanca Çiçeği

Pek çok türü bulunan ve süs bitkisi olarak her yerde yetiştirilebilen ağaçsı bir bitkidir. İlim adı hydrengea ‘ dır. Ortanca çiçeği taşkırangiller familyasındandır. Ortanca Japonya’da çok eski zamandan beri yetiştirilir. Avrupa ve Türkiye iklimine de dayanıklıdır. Killi, hafif ve kireçsiz toprakları, gölgeli duvar diplerini severler. Bazı çeşitleri özel ilaçlar katılmış su ile sulanır ve mavi renkte çiçek açması sağlanır.

29.10.2008

Orkide Çiçeği

Orkide bir çenekli bitkilerin salepgiller (Orchidaceae) ailesinden olan bitkilere verilen addır.
Orkideler günümüzde, güllerin ve lalelerin yerini alan ‘lüks çiçekler’ olarak kabul edilirler. Bu çiçeklerin görkemli taç bölümleri e değerli kesimleridir. Dayanıksız ve yalnızca sıcak seralarda yetiştirilebilir egzotik kökenli bitki olmaları değerlerini daha da arttırır. Bununla birlikte, orkideler ovalık bölgelerden dağlara kadar her yerde yetişirler. Avrupa’ da yetişen türleri çoğunlukla çok güzeldir, ama çok seyrek olarak büyük çiçeklidirler. Orkideler, bitkibilimcileri güzellikleriyle değil, çok fazla evrim geçirmiş düzeyleriyle ilgilendirirler. Kuşkusuz, orkideler, yumurtalıkları alt durumlu olan, örnek olarak süsen bitkisinin alınabileceği zambakgillerden (Liliaceae) çıkmışlardır. Bununla birlikte, son derece değişmiş olan çiçekleri düzgün değil, ama yukarıdan aşağıya yada sağdan sola uzanmış olarak ‘bir bakışımlı’ dırlar ve taç yapraklarından biri (labellum = dudak) öbürlerinden çok farklı hale gelmiştir. Aynı zamanda, çiçekteki eşeysel öğeler kuvvetli bir evrimin etkisinde kalmışlardır. Çiçekte yalnızca iki (yada bir tek) erkekorgan kalmıştır. Erkekorganların hepsi dişiorganın boyuncuk bölümüyle kaynaşarak çiçeğin ortasında çok iyi görülen bir çeşit sütun oluştururlar. Bu değişiklikler çiçekler tarafından özellikle kendine çekilen böceklerle yapılan tozlaşmaya bağlıdır. Çiçektozu yığınları dişiorganın yüzeyi altına yerleşirler, buda çiçeğin kendi kendini döllemesini genellikle olanaksız hale getirir. Ama labellum üstüne konan böcek, bitkinin geliştirdiği yapışkan yüzeyler sayesinde, bu çiçektozu yığınlarının bitkinin başı üstünde toplanmasını sağlar. Böceğin başka bir çiçeğe konmasıyla çiçektozları dişiorganın tepecik bölümünün yüzeyine değerler ve böylece çapraz tozlaşmayı yani bitkilerin birbirini döllemesini sağlar.
Orkidelerin bir başka dikkate değer özelliği, embriyoların gelişmesidir. Yumurtacıklar, ancak tozlaşmadan sonra gelişirler. Bu durumda çiçek bozulduğundan bahçecilikte açılmış durumdaki çiçekleri uzun süre saklamak için erkekorganlar kesilerek dölleme engellenir. Döllenmeden sonra, çok az farklılaşma gösteren, çok dayanıksız olan ve uzun süre çimlenme yeteneği olmadığı kabul edilen bir embriyo gelişir. Bu yüzyılın başında Noél Bernard embriyonun, çimlenmesi için özel bir mantarla kaplanması gerektiğini ortaya koydu. Daha sonra, embriyolar, mantar olmaksızın çimlendirilebildiler. Ama bunun için mantarın besleyici etkisini kanıtlayan, şeker bakımından zenginleştirilmiş bir ortam kullanıldı. Bu buluşlar, niteliklerini korumak üzere yaşatkan üremeyle elde edilen melezlerin çoğaltılabilmesine olanak sağladı. Yeni bitki doku kültürü yöntemleri daha geniş olanakların kullanılabileceğini düşündürmektedir.
Orkidelerin yumruları çoğunlukla besin olarak kullanılır. Ama bu oranda yalnızca vanilyanın (Vanilla planifolia) bir değeri vardır; meyvesi mayalandırma yapıldıktan sonra kullanılır. Amerika kökenli olan vanilya bütün sıcak ülkelerde yetiştirilir. Tozlaşmayı sağlayan böceğin yokluğu, tozlaşmanın elle yapılmasını zorunlu hale getirir. Çünkü bitkinin olgunlaşması için döllenme zorunludur.

Manolya Çiçeği

Limon çiçeği kokusunda iri beyaz çiçekli bir süs ağacıdır. İri parlak yeşil yaprakları vardır. Kuzey Amerika’ nın güneydoğu bölgeleriyle Güney Asya’ da tabi olarak yetişir. Çok makbul bir süs ağacı olduğundan parklarda bahçelerde yetiştirilir. Bir çok çeşitleri vardır. Kışın yapraklarını dökmeyen Amerika’ da yetişen bir manolya cinsinin yüksekliği 30 m ye erişir. Bizdeki manolyaların boyu ortalama 5 m kadardır. Bazı çeşitleri erguvana yada kırmızıya yakın renkte çiçekler açar. Manolya nazik bir bitkidir. Çiçeği koklanınca sararır. Fidanı da ilk yıllarda oldukça büyük bir özen ister. Büyük saksılarda yetiştirilen fidanlar sonradan kökleri zedelenmeden toprağı ile birlikte başka yere dikilir. Manolyalar 6-9 yıllıkken çiçek vermeye başlar. Kökleri yayvan toprağın yüzüne yakın olduğu için bellerken zedelememeye dikkat edilmelidir. Dökülen yaprakları dibindeki toprağa karışıp çürürse ağaç için iyi bir gübre olur.
Manolyagiller bitkiler aleminin ayrı taç yapraklı ikiçeneklilerinin bir bitki familyasıdır. Manolya yıldız, anason gibi bitkiler bu familyadandır.

Kamelya Çiçeği

Kamelya Asya kökenli, sert ve hep yeşil yapraklı ağaççık yada çalı türünde bir bitkinin çiçeğidir. Kamelyanın iri beyaz çiçekleri vardır. Pembe, kırmızı çiçekli olan kamelyalarda vardır. Kamelyanın çiçekleri burgu yapraklarının çanakyaprağı, çanakyapraklarının taçyaprağa dönüşmesiyle katmerlenir. Dayanıklı olmakla birlikte kardan korunması gereken bu bitkiler asit topraktan hoşlanır. Kamelyalar bol su isteyen bitkilerdendir. En fazla 1, 1.5 metreye kadar uzarlar. Kimi yabani türlerden özellikle C.japonica dan bir çok çeşidi ve kültivarı elde edilmiştir. C.chinensis, thea sinensisle eş anlamlıdır ve kurutulan yapraklarından çay elde edilir. Melez kamelya ve asil kamelya an çok bilinen türleridir.

Kardelen Çiçeği

Kardelen çiçeği kuzey ve Doğu Anadolu’ da yetişen ve ilkbaharda beyaz renkli sarkık çan biçimde çiçekler açan soğanlı bir bitki türüdür. Kardelenin Anadolu’ da bir kaç türü yetişir bunlardan bazıları galanthus nivalis, glanthus elwesii, galantus latifolius’dur. Bu bitkinin otsu kısmı kalp kuvvetlendirici, midevi ve adet söktürücü etki gösterir. Yumrusundan yapılan lapa çıbanları olgunlaştırmaya yarar. Yumrularından elde edilen galantamin son yıllarda kas uyarıcı olarak özellikle çocuk felci hastalığında kullanılmaya başlamıştır. Kardelen soğanı süs bitkisi olarak yurtdışına satılmaktadır ve Türkiye’nin ihraç ettiği çiçek soğanlarının başında gelir.

Gerbera Çiçeği

Gerbera çiçeği Asya ve Afrika’ nın sıcak bölgelerinde yetişen uzun ömürlü otsu bir bitkidir. Gerbera çiçekleri kömeci yıldız biçimdedir ve yapraksız bir çiçek sapı üzerinde bulunur. Kök dibinden çıkan yaprakların kenarları dişli ve üzeri tüylüdür. Gerberanın çeşitli melezleri özellikle kesme çiçek elde etmek amacı ile bahçelerde yetiştirilir. Gerbera çiçekleri bileşikgiller familyasındandır.

Gardenya Çiçeği

Gardenya çiçeği ismini İskoçyalı botanikçi Garden’ in adından almıştır. Eski dünyanın tropikal ve yarı tropikal bölgelerinde yetişen ve kokulu beyaz çiçekler açan ağaç türündendir. Gardenia ( gardenya ) jasminoides çok gösterişli bir bitkidir. Gardenyanın 60 kadar türü vardır. Bu türler kök boyasıgiller familyasından oluşur.

Fulya Çiçeği

Fulya çiçeğinin yaprakları hasır sazının yapraklarını andıran bazı nergis türlerine benzeyen özelliktedir. Fulya çiçekleri iki türe ayrılır. Narcissus jonquilla denilen tür küçük fulya türüdür. Narcissus odorus ve narcissus pseudonarcissus ise büyük fulya türüdür. Fulya çiçekleri ilk baharda çok gelişmiş, oldukça büyük sarı çiçekleri ile kırları süsler, bahçelerde de süs bitkisi olarak yetiştirilir.

23.10.2008

Papatya Çiçeği

Papatya baharda çiçek açan bir tür kır bitkisidir. Anthemis ve matricaria diye iki cinsi ve pek çok türü vardır. Papatya çiçekleri bileşikgillerdendir. Sarı papatya kenar yaprakları da sarı olan papatya türüdür.
Papatya falı, tutulan niyeti olacak olmayacak diye art arda söylerken, papatyanın taçyapraklarını birer birer kopararak bakılan faldır.
Kokulu papatya (Anthemis nobilis) çayırlarda, ekinler arasında yaygın, çok yıllık bir bitkidir. Çiçeklerinin kuvvetlendirici, uyartıcı, ateş ve solucan düşürücü, adet söktürücü, spazm giderici etkisi vardır. Çay gibi haşlanarak suyu kullanılır. Midenin ağır çalışması ve zor sindirme hallerinde tavsiye edilir. Küçük papatya (matricaria chamomilla) bir veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Kuru veya işlenmemiş topraklarda çok yetişir, kuvvetli bir belsem kokusu verir. Kurutulmuş çiçekleri kaynatılarak kuvvetlendirici ve sindirici içkiler halinde kullanılır. İt papatyası (Anthemis cotula) çalı görünüşünde çok dallı, yaprakları çok parçalı, bir yıllık otsu bir bitkidir. Meyveleri çok küçüktür. Genellikle tarlalarda, kır yerlerde biter. Çok kuvvetli pis bir kokusu olduğundan, hayvanlar yemez.

Lavanta Çiçeği

Lavanta kokulu bir süs bitkisidir. Akdeniz ülkelerinde yabani olarak yetişir. Boyunun uzunluğu 1 m civarındadır. Ballıbabagiller familyasındandır. Çiçekleri mavi ya da mor olur. Çok güzel kokulu olan bu çiçeklerin esansından lavanta kokusu yapılır. Lavanta adı Latince yıkamak anlamına gelen ‘lavo’ sözünden gelmiştir. Eski Romalılar banyo sularına lavanta bitkisinin yapraklarını, çiçeklerini koydukları için bitki bu ad ile anılmıştır. Kurutulmuş lavanta çiçekleri bir torba içinde çamaşırların arasına konur. Böylece güzel kokularının çamaşırlara sinmesi de sağlanabilir.

18.10.2008

Zambak Çiçeği

Birçeneklilerin zambakgiller (Liliaceae) ailesinden bir bitkidir. Zambakların taç yaprakları sarı, kırmızı, turuncu gibi sıcak renklidir ve üstlerinde siyah çizgi ya da lekeler bulunur. Zambaklar soğanlı çiçeklerdendir ve bazıları dallanma noktalarının kutluk altlarında ortaya çıkan çok sayıda soğancıklarla çoğalırlar. Zambağın büyük olan ve olgunlaştığında altın sarısı çiçek tozlarını yayan erkek organları çiçeği daha da gösterişli kılar. Liliales ya da liliiflorae takımının örnek türü olan lilium cinsi bitki bilimsel açıdan çok iyi tanımlanmıştır ama bu terim benzerlik gösteren daha başka bitkiler için de ortak ad kullanılmaktadır. Zambak ne çok ne de az gelişmiş olduğu için liliales takımının tipik cinsidir. Zambak alt çanak yapraklı olan ve bunlardan dıştaki üçü çanak, içteki üçü de taç bölümünü oluşturan bir çiçek yapısına sahiptir. Zambakların güzel görünümlerini bu son derece renkli olan çiçek bölümleri sağlar. Buna karşılık yumurtalığın yerleşimi, çiçeğin geri kalan bölümünü biraz değiştirir.

Lale Çiçeği

Lale türlü renklerde güzel çiçekler veren bir süs bitkisidir. Anavatanı Batı Asya olan lale, ilk olarak Türkiye’de süs bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Bu arada bir hayli geliştirilmiştir. Çiçek ilk defa XVI. yy’da yurdumuzdan Avrupa’ya götürülmüştür. Lale çiçeğinin adı da Avrupa dillerinde, biçimi sarığı andırdığı için ‘tülbent’ sözünden geçmiş laleye ‘tulibe’ denilmiştir. Yurdumuzda en çok XVII. yy’da lale yetiştirme işine büyük önem verilmiştir. En güzel laleler İstanbul Saraylarının başlıca süsü haline gelmiştir. O zaman çiçek meraklılarının en büyük gayesi görülmemiş renklerde yeni laleler yetiştirmekti.

Her lale cinsinin bir adı olup bugüne kadar gelen kaynaklara göre 500’den çok lale çeşidine ad verilmiştir. Lalenin böylesine geniş bir yayılış alanı bulması süsleme sanatlarında, mimarlıkta motif olarak kullanılmasını da sağlamıştır. Çeşme, camii ve türbelerde birçok lale motifleri kullanılmaktadır. Birçok süsleme eserlerinde lale motifleri işlenmiştir. Lale zambakgillerdendir. Yaprakları uzun mızraksıdır. Sapının üstünde bir tek çiçek bulunur. Çiçekler çok çeşitli renklerde olduğu gibi alacalı da olabilir. Lale soğandan yetişir, ilkbaharda çiçek açar. Lale soğanları sonbaharda dikilmelidir. Toprak oldukça kumlu gübreli olmalıdır. Ancak usta çiçekçiler tohumdan lale yetiştirebilir. Tohumdan çıkan bitkiler 3-6 yıl arası çiçek vermezler. Sonbaharda dikilen lale soğanlarından yeni bitki çıktıktan sonra soğanlar çürür yerine yeni soğanlar meydana gelir. Kışın lale soğanları soğuktan kaçarak toprağın derinliklerine çekilirler. Her soğandan bir tek lale çıkar. Laleler katmerli yada yalın kat olur. Çiçek gündüzün güneş ışığının etkisiyle iyice açılır, akşamları yeniden toparlanır.


Gelincik Çiçeği

Gelincik çiçeği 20-90 cm yükseklikte, bir veya iki yıllık otsu bir bitkidir. Yaprakları parçalı, çiçekleri kırmızı, taç yapraklarının dip kısmı siyah lekeli yada lekesizdir. Gelincik çiçeklerinin meyvesi tüysüz ve fıçı biçiminde, çok tohumlu bir kapsüldür. Anadolu da oldukça yaygın olan gelincik, genellikle yol kenarlarında ve ekin tarlalarında bol miktarda yetişmektedir.
Türkiye de 16 kadar papaver türü yetişir ve bu türlerin hepsinin çiçekleri halk arasında gelincik çiçeği olarak adlandırılır.
Gelinciğin çiçeği yatıştırıcı, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı ve hafif uyutucu etkilere sahiptir. Ayrıca kurutulmuş gelincik meyvesi toz haline getirildikten sonra balla karıştırılıp öksürük kesici olarak kullanılır.

16.10.2008

Begonya Çiçeği

Beş cinsi içeren begonyagiller familyasının en önemli cinsi ( 600 tür ) olan begonya, Güney Amerika ve Güney Asya’ nın tropikal bölgelerinde kendiliğinden yetişir. Begonyalar bakışımsız yapraklı bireşeyli çiçekli küçük çalılar yada etli otsu bitkilerdir. Bahçecilikte üç tip begonya vardır: İpliksi köklü ve küçük çiçekli begonyalar ( Birezilya kökenli begonia semperflorens bunlardan biridir va Avrupa’ ya XIX. yy.da girmiştir.); Avrupa’ yad ha geç girmiş olan ve çok büyük çiçekli çok güzel bir çok melez begonya çeşitlerinin türetilmesine yarayan yumru köklü begonyalar : son olarak hem Asya hem Amerika kökenli, rengarenk süslü büyük yapraklı, kök saplı begonyalar. Ülkemizde, her üç begonya da, bahçelerde yetiştirilir ve salonlarda süs bitkisi olarak kullanılır.

Akasya Çiçeği

Genellikle hep yeşil yapraklı ve dikenli ağaç yada ağaççık (Bil.a.acacia; baklagiller familyası). Başta Avustralya olmak üzere (300 tür) sıcak ılıman ve yarı tropikal bölgelerde kendiliğinden yetişen 600 türü içerir.
İstanbul akasyası, batılıların gülibrişim (albizzia) adlı süs ağacına verdikleri addır. Savan akasyası; Parkinsonia aculeata nın yaygın adıdır. Yalancı akasya ise (Robinia pseudoacacia), salkım ağacının halk arasında bilenen bir adıdır.
Çok değişik biçimleri bulunan akasyanın çiçekleri genellikle sarı, bazen beyaz yada kırmızı renkte, başak yada toparlak baş biçimindedir; erkek organlar çok sayıda ve çıkıntılıdır. Meyve baklamsıdır. Yapraklar, kimisinde tüysü bileşik, kimisinde, özellikle Avustralya’ da yetişen türlerin çoğunda yeşil lam halinde yaprak sapı biçimindedir; bu da onlarda terlemeyi önemli ölçüde azaltır. Acacia heterophylla türündeyse bu özelliklerin tümünün bir arada görülür. Birçok akasya türü (en başta A.decurrens, A.dealbat, A.baileyana, A.longifolia) bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir.
‘Kadıhindi’ denen bir madde, Çin’ de ve Birmanya’ da A.catechu’ nun odununun suda kaynatılmasıyla hazırlanır. Kadıhindi deri sepelemesinde, kumaş boyamada ve tıpta kullanılır. Akasyanın bazı türleri ise, özellikle A.arabica ve A.senegal, hücre erimesiyle oluşan ve halk arasında ‘arap zamkı’ adıyla anılan bir zamk verir. Tanen bakımından zengin olan akasya kabukları dericilikte kullanılır. Akasyanın Afrika’ nın Sahel ve Sudan-Sahel bölgelerinde yetişen bazı türlerinin (A.albida ve A.seyal) yaprakları ve badıçları geviş getiren hayvanlarca yenir. İki akasya türünde (A.sphaerocephala ve A.fistula) karınca toplulukları barınır.

www.cicekcesitleri.blogspot.com